olumecel
kabirhayati
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ يَعْنِي الْمَوْتَ
* * *
Hazreti Ebû Hureyre (radıyallahü anh), Kainatın Medar-ı İftiharı Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Lezzetleri acılaştırıp onları mahveden ölümü çokça anın.”
(Tirmizî, Sünen; İbn-i Mâce, Sünen; Nesâî, Sünen)
Ölüm ve Kabir Hayatı
İslam akidesine göre ölüm bir yokluk değil, aksine bu dünyanın maddi ve dar kayıtlarından kurtulup daha geniş bir âleme yolculuğun ilk basamağıdır. Bu dünyadan ahiret yurduna geçiş, evimizdeki bir odadan diğerine geçişe benzetilmiştir.
Ölüm, her canlının er ya da geç bir gün mutlaka yüz yüze geleceği kaçınılmaz bir gerçek ve ilahî kanundur. Ölümle başlayan kabir hayatı ise, ahiret âleminin ilk menzilidir. Kabir hayatına berzah âlemi de denmiştir.
Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerime mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır:
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
“Her canlı ölümü tadıcıdır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 3/185)
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Her canlı ölümü tadıcıdır. Biz, sizi hem şerle hem de hayırla imtihan edip sınarız. Sonunda da Bizim huzurumuza getirileceksiniz.” (Enbiyâ, 21/35)
Dünya ve ahiretin mahiyetlerini bildiren bir ayet-i kerimede de Allah (celle celâluhû) şöyle ferman etmiştir:
وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَهْوٌ وَلَعِبٌ
وَإِنَّ الدَّارَ الآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ebedî ahiret yurdu ise işte o, gerçek hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bilselerdi! (Ankebût Sûresi, 29/64)
Allah dostları için ölüm sevgililer diyarına yolculuktur. Ahiret onların burunlarında tütse de ilahî izin gelinceye dek bu dünyada sabır ve rıza ile içi içe yaşarlar, insanları hak ve hakikate davet ederler. Ehlullah, ölüme her an hazırlıklı olunmasını şiddetle tavsiye etmiş ve bunu kendi hayatlarında pratik olarak yaşamışlardır.
Râbıta-i mevt yani ölümü sık sık derinlemesine hatırlama ve buna göre kendimizi muhasebe etme bize hem imanımızda yakîni hem de amellerimizde ihlası kazandırması yönüyle çok mühimdir. İmanda yakîn ve amelde ihlas ise riyâ, süm’â, tûl-i emel, şöhret tutkusu, dünyaya rağbet ve nefsin sonu gelmez istekleri gibi kötü arzuları kırmanın en emin çaresidir.
Allah Rasülü (sallallahü aleyhi vesellem) bir gün Abdullah bin Ömer (radiyallahü anh) hazretlerini tutarak ona şunu söylemiştir:
كُنْ فيِ الدُّنْياَ كَأَنَّكَ غَرِيبٌ أَوْ عَابِرُ سَبِيلٍٍ وَعُدَّ نَفْسَكَ فِي أَهْلِ الْقُبوُرِ
“Dünyada bir garip yahut geçip gitmekte olan bir yolcu gibi ol. Asıl ve ebedî vatanın ahirete gideceğine öylesine inan ki, ölmeden önce ölmüş ol ve kendini şimdiden kabir ehlinden say!” (Tirmizi, Zühd, 25; İbn Mace, Zühd, 3; Müsned, 2/24, 41, 131)
Berzah âlemi; ölümden sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları yer, kabir hayatı, dünya ve ahiret arasındaki bekleme salonu” olarak kabul edilmiştir. Âlem-i berzah, dünya ile âhiret arasında bir köprüdür.
Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) bir gün kabristana uğradığında mübarek simasında elem izleri belirmiş, bunun sebebi sorulduğunda kabirdeki iki kişinin azap görüyor olduklarını; onların azabının büyük bir şeyden değil, birinin bevl ihtiyacını giderirken temizliğine dikkat etmemesinden, diğerinin de nemîmede (koğuculukta, söz taşımada) bulunmasından dolayı kabir azabı çektiklerini haber vermiştir. Daha sonra yaş bir odun parçası alıp, ikiye ayırmış ve her kabrin başına birer tane dikmiştir. Niye öyle yaptığının sorulması üzerine de “O ağaç parçaları kuruyana kadar kabirdeki o iki kişinin azaplarının hafifletileceğini ümit ettiğini” ifade buyurmuşlardır. Allah Rasülü (aleyhissalâtü vesselâm) bir seferinde de “Kabir, Sa’d b. Muaz’ı da kavrayıp sıkarsa..” diyerek hem kabir azabına hem de meselenin ciddiyetine dikkat çekmiştir.
Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) diğer bir mübarek sözlerinde de;
كُنْتُ نَهَيْتُكُمْ عَنْ زِيَارَةِ الْقُبُورِ، أَلَا فَزُورُوهَا
فَإِنَّهَا تُرِقُّ الْقَلْبَ وَتُدْمِعُ الْعَيْنَ وَتُذَكِّرُ الْآخِرَةَ
“Size kabir ziyaretini yasaklamıştım fakat artık ziyarette bulunabilirsiniz. Çünkü bu, kalbi yumuşatır, gözü yaşartır, ölümü ve ahireti hatırlatır.” (Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, es-Sünenül-Kübrâ, -az farkla- Ahmed b. Hanbel, Müsned) buyurmuşlardır. Diğer benzer bir rivayette de zor anlarında ölümü ve ahireti çokça hatırlayanların bu sıkıntılarından kurtulacağı; rahat ve geniş anlarında ölüm ve ahireti unutanların da sıkıntılara uğrayacağı bildirilmiştir. (İbn-i Hibbân, Sahih; Beyhakî, Şuabül-İman)
Ölümle başlayan kabir hayatı -daha geniş manasıyla berzah âlemi- iman ve amellere yönelik ilk ve temel sorgulamanın olacağı yerdir. Bunun neticesinde kişi makamına uygun bir şekilde muamele görüp haşir ve hesap gününe dek bekletilecektir.
Berzah hayatında mü’minler namazlarını, zekatlarını, oruçlarını, haclarını, Kur’ân’larını, Allah (celle celâluhû) yolundaki hizmetlerini ve diğer bütün salih amellerini gönüllerine inşirah ve sürur verici birer enîs, birer dost olarak bulacaklardır. Onlara cennete ait pencereler açılıp güzel manzaralar arz edilir ve cennetteki yerlerini seyredip dururlar. Dünyada çirkin yaşayanlara gelince, onlara gösterilecek manzaralar da çirkin olur ve onlara da cehennemdeki yerleri gösterilir. Mü’minler, kıyâmetin bir an önce kopmasını arzularken inkarcılar ise onun hiç kopmamasını isteyeceklerdir.
Bütün bunlar, Allah Rasülü (aleyhi ekmelüttehâyâ) Efendimiz’in haber verdiği şu uyarıcı hadis-i şerifleri bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır:
اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ
وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللهِ
“Akıllı kimse, sürekli kendi nefsini sorgulayan ve durmadan ölüm ötesi hayat için çabalayandır. Nefsini hevâsının peşinde koşturan ve buna rağmen Allah Teâlâ’dan beklentileri olan kimseye gelince o zavallının tekidir.” (Tirmizi, Kıyame, 25; İbn Mace, Zühd, 21; Müsned, 4/124)
سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ أيُّ الْمُؤْمِنِينَ أفْضَلُ؟ قَالَ: أحْسَنُهُمْ خُلُقاً،
قِيلَ: فأيُّ الْمُؤْمِنِينَ أكْيَسُ؟ قَالَ: أكْثَرُهُمْ لِلْمَوْتِ ذِكْراً، وَأحْسَنُهُمْ لَهُ اِسْتِعْدَاداً قَبْلَ نُزُولِهِ بِهِمْ
Rasülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a soruldu: “Mü’minlerden hangisi en faziletlidir?” O (aleyhi ekmelüttehâyâ): “Ahlakça en güzelleridir!” cevabını verdi. Tekrar soruldu: “Pekiyi, mü’minlerden hangisi en akıllıdır? “Ölümü en çok zikreden ve ölüm gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır.” (İbnu Mace, Zühd, 31) buyurdu.
Allah dostu kâmil zâtlara göre dünya rahat ve rehavetine kapılmamak için bu ayet ve hadisleri çokça hatırlamalı ve bu doğrultuda bir birimizi usûlünce ikaz etmeliyiz. Çünkü rahat ve rehavet insandaki ulvî hisleri öldürmekte ve bunun sonucunda insan, sanki her şey güllük-gülistanlık ve Ümmet-i Muhammed’in hiç derdi yok gibi davranmaya başlamaktadır. Halbuki Efendimiz (sallallâhü aleyhi vesellem) bir yerden geçerken, gülen bir sahabi efendimizi gördüğünde ona ayağıyla dokunarak ikaz etmiş, “Cennetten müjde mi aldın?” demiştir.
Son olarak, Esved b. Yezid en-Nehaî hazretlerinin sık sık ölüm ve ahireti anarak kendisini muhasebe etmesini, imanla kabre girip giremeyeceği endişesiyle tir tir titremesini ve nihayetinde peygamberlerden sonraki en yüce makamlara ulaşan kimselerden olmasını hatırlayarak, Rabbimizin bizlere de bu yüce ufku ve güzel akıbeti nasip etmesini niyaz edelim.
اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينْ
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
İnsan, eceli gelinceye kadar, rızkı tükeninceye kadar ve ezelde takdir edilmiş olan amelleri bitinceye kadar dünyada kalır. İnsanların ve tüm varlıkların yaşama süresine ecel denilir. Yaşama süresini dolduran her varlık, o belirli zaman geldiğinde mutlaka yokolur, ölür.
İnsanın ölümü yaklaştığı vakit Azrail ile 4 melek gelir. Bu 4 melek; insanın ruhunu el ve kollarından çekerler. Bu durumda kişinin dili tutulur, hareketsiz kalır, bedeni terler, gözleri iki tarafa gider, soluğu kabarır, benzi sararır. Ruhu parmak uçlarından çekileceği vakit, kişiye iblis tarafından birçok fitneler olur. Ruh çekilip, çıkacağı zaman; şeytan insana gelir. Daha önce tanıdığı, sevdiği kişiler suretinde görünür. Ona, sen ölüyorsun, bizde bu hallerden geçtik, sen filanca dinden öl, bu din Allah katında makbuldür diyerek ölüm anındaki kişiyi, yanıltmaya ve saptırmaya çalışır.
Kişi, şeytana inanmazsa şeytan, değişik şekil ve kılıklara girerek kandırmaya çalışır. İşte o zaman, Allah dilerse o kulunu şaşırtır veya şeytanı uzaklaştırır. Şeytan uzaklaşınca Cebrail AS. gelir ve Muhammet şeriatı üzerine vefat et der. Böylelikle o kişi imanlı olarak vefat eder.
Müminlerin ölüm anı:
İman sahibi kişinin ruhunu Azrail alırken, yanında rahmet melekleri bulunur. Mümin insanın ruhu alınırken, ona cennetteki yeri gösterilir. O cennetteki yerini temaşa ederken ruhunun kabz edildiğinin farkına varmaz. Hadislerde şöyle anlatılır:
Mümin kul Ahiret yolculuğuna çıkarken, gökten ışık saçan melekler iner.Yanlarında cennet elbiselerinden bir elbise ile hunut olur. O kulun görebileceği yere otururlar. Azrail AS.de baş ucuna oturur ve 'haydi ey temiz ruh Allah'ın mağfiret ve rıdvanına doğru rahatlıkla çık' der. Azrail AS. bedenden çıkan ruhu alınca, rahmet melekleri ruhu ellerindeki elbise ve hunuta sararlar.Güzel kokular sürüp, sevinçle semaya çıkarlar.
Orada kimsin diye sorulur. Rahmet meleklerin başında olan Cebrail; ben Cebrailim yanımdaki filan oğlu filan diyerek o kişiden övgüyle bahseder.Dünya seması melekleri 'o iyi bir kişidir,inancı tamdı,şüphesi yoktu ' diyerek geçişine izin verirler. İkinci semaya çıkarlar. 2.Sema melekleride, namazlarını ve bütün farzlarını eda ederdi derler.Üçüncü semaya geçerler oradada; malının hakkını muhafaza edip zekatını seve seve verirdi derler. Dördüncü semada, orucunu tutup, haram yemekten kaçındı, kendini muhafaza etti denilir.Beşinci semada; farz olduğunda Allah için hac vazifesini yerine getirdi derler. Altıncı semaya çıktıklarında; seher vakti istiğfar etti, çok sadaka verdi, yetimlere yardım etti denilerek karşılanır. Sonra Celal Perdelerinin olduğu makama varırlar.Orada hoşca karşılanıp cennet ile müjdelenir. Oradan Sidretül Müntehaya giderler. Orada; her iyiliği Allah rızası için yapan kul, hoş ve sefa geldin denilerek karşılanır. Daha sonra; ateş tabakasından, nur, zulmet, su ve kar tabakalarından ve soğuk denizden geçerler. Sonra perdeler açılır. Bu perdeler seksenbin adettir ve her perdede de seksen bin şerefe vardır. Perde arkasından bu getirdiğiniz ruh kimdir diye sorulur. Cebrail AS. filan oğlu filan der. Allah "yaklaştırın sen ne güzel kulumsun" buyurur ve Allah onu affeder. Allah'ın huzuruna arif ve evliya kullarının dışında ulaşan olmaz. Diğer insanlar ise, yaptıkları amele göre ya perdelerden yada sema kapılarından geri çevrilirler. Geri dönerlerken, Allah "Kulumun dosyasını tescil edin.Onu yere iade edin. Onları ben yarattım, oraya iade ederim, sonra tekrar oradan bir kere daha çıkaracağım"diye buyurur.
Sonra ruh cesede iade edilir.Kabire;Münker ve Nekir adında iki melek gelir ve sorarlar:
Rabbin kim? Kul şaşırmadan Allah der
Dinin? Kul; İslam der
Nebin? Kul; Hz.Muhammet, O Allah'ın resulüdür der.
Nereden bildin? Kul; Allah'ın kitabı Kuranı okudum. Ona iman ve tastik ettim der.
O sırada; Kulum doğru söyledi. Cennetten bir yatak getirip altına serin, cennet elbiseleri giydirin ve cennete bakan bir pencere açın buyrulur.
Sonra o kişinin kabri enine ve boyuna genişler.Cennet kokuları gelmeye başlar. Kabri cennet bahçelerinden bir bahçe gibi olur.
Kafirlerin Ölümü:
Kafir kul can verirken azab melekleri gelir. Azrail AS.ruhu alırken, azab melekleri ruha kızgın demirle vururlar. Ruh yavaş yavaş çekilir. Boğazda kalbe bağlı şekilde kalınca, azab melekleri; zehirli,kızgın demirle vururlar ve azarlayarak, döverek, şiddetli bir şekilde ruh bedenden çıkarılır. Ona hitaben "ey habis ruh habis olan bedenden çık" denilir. Ruh çıkınca onu çirkin ve piskokulu zebaniler yani azab melekleri alır. Hadislerde şöyle bildirilir:
Kafir kul ahiret yolculuğuna çıkarken korkunç ve siyah yüzlü melekler, yanlarında kaba bir torba ile gelirler. O nun görebileceği yere otururlar. Azrail'de AS. kulun baş ucuna oturur. Habis ruh Allah'ın azabına doğru çık der. Kişinin ruhunu zahmet vererek, her tarafını parçalayarak çıkartır. Azap melekleri ruhu alıp kalın ve kaba torbanın içine koyarlar. Etrafı çirkin kokular sarar.Semaya doğru çıkılır fakat sema kapıları o kişiye açılmaz ve onu bırakırlar. Eğer o kişi Allah'a ortak koşan kişiyse; onu bir zebani alır ve yerin altındaki Siccin e götürür. Müşrik ve münafık ise mezarına geri gönderilir. Müminlerden kullukta kusur edenlerde çeşit çeşittir.Namazdan, zekattan, oruçtan, hacdan, ana-babaya asi olmaktan ötürü geri çevrilirler.
Ruh geri döndüğünde cesedini yıkanır vaziyette bulur. Başı ucunda gasil bitinceye kadar bekler. Ölü, kefene sarıldığı zaman, ruh dışarda olarak göğüse yakın durur. Mümin kulsa "beni Rabbimin Rahmetine acele götürün" diye seslenir.
Kul mümin değilse "bana biraz mühlet verip , ağır ağır götürün "der. Ölü kabre konulup, üzeri örtülünce, kabir o kişiye; "benim üzerimde ferahdın, gülüyordun, şimdi altımda mahzun olup ağlayacaksın, üzerimde yemekler yerdin, şimdi altımda seni kurtlar, böcekler yer, üstümde günah işliyordun, şimdi altımda azab göreceksin." der.
Hadisi şerifte; Beni İsrail 71 fırkadır. Bunlardan 70i cehenneme gidecek, 1i kurtulacak; Nasara 72 fırkadır.71i cehenneme gitmiştir. Benim ümmetimde 73 fırkaya ayrılır.72si cehenneme gidip, 1 fırkası kurtulur. Kurtulan fırka benim ve ashabımın gittiği yolda gidenlerdir.Buyrulmuştur.
KABİR AZABI
Ölü kabire konulunca Ruhman adında bir melek seslenerek Amelini yaz der. O kişi burada ne kağıt nede kalem var nasıl yazayım der. O melek; kefenin kağıdın, tükrüğün mürekkebin, parmağın kalemindir diye cevap verir ve kefeninden bir parça koparıp ona verir. O kişi yazmayı bilmese dahi o an sevablarını ve günahlarını yazar. Melek, yazılı olan parçayı ölünün boynuna asar.( İsra suresi 13.ayet)
Sonra siyah yüzlü, korkunç iki melek dişleriyle yeri yararak gelir. Gözleri şimşek çakar gibi, sözleri gök gürler gibi, nefesleride rüzgar gibidir. İkisininde çok büyük ve ağır demir kamçıları vardır. Kul onları görünce, ruhu ölüm anındaki gibi olur. Melekler şiddet ile sual ederler. Sorulara cevap veremez.
O sırada; ona ateşten bir yatak getirin ve cehenneme açılan bir pencere açın, oradan ateşli ve çiğeri parçalayan rüzgar gelsin buyurulur. Bu arada pis kokulu, çirkin görünüşlü biri görünür ve "sana zamanında haber verilen kötü gün ve durumdasın" der. Kişi sen kimsin der. O "ben senin dünyada yaptığın çirkin amelinim" diye cevap verir. Daha sonra kabrinde günahları kadar azab olunur.
Rivayetlere göre: Münker ve Nekir onu demir kamçılarla döverler. Kamçı vurulunca kişi, yerin 7 kat altına girer, sonra toprak silkinir ve yine kabrine çıkar. Bu şekilde 7 defa döverler. Sonra o kişinin ameli, günahına göre; ya köpek olur onu kıyamete kadar ısırır. Ya yılan,akrep,kurtcuk gibi olur ona kıyamete kadar ıstırap verirler. Yada o kişiye ateşten elbise giydirilir. Bu kabir azabları kişinin dünyada işlediği günahlara ve amellere göre şiddetli olabileceği gibi, azda olabilir.
KABİR HAYATI
Ölü kabre konulunca, ruh ölüye geri döner. Münker ve Nekir adında iki melek kabre gelirler ve sual sorarlar. Günahkarlar ve kafirler için kabirde azab, şiddet ve meşakkat vardır. Müminler içinse nimet ve rahatlık vardır.
Kabire giren kişinin dünya ile ilişiği biter. Kabir ahiretin ilk durağıdır. Kabirde; kafir, müşrik ve münafık olanlar için azab vardır. Kabir onlar için cehennem çukurlarından bir çukur olur.
Mümin olanlar içinse kabir, cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kabirleri genişler. Ölen müminin ruhu, diğer mümin ruhlarla buluşur. Önceki ruhlar, ona filan nasıl diye sorarlar. O, da iyidir der. Ya filan nasıl diye sorarlar. O, da o öldü, yanınıza gelmedimi der. Sonra eyvah başka yere gitti diye hep birlikte üzülürler.
Kabirde ruhlar; dünyadaki amellerine göre ya azab olunurlar, ya rahmet olunurlar (ya tahkir olunurlar, ya ikram olunurlar)
Kabirde ölüler çeşitli hallerde olurlar.
Bazısı ökçesi üzerine oturur ve bedeni toprak oluncaya kadar bu halde kalır. Sonra ruhu dünya semasından başka melekut alemini dolaşır.
Bazısı kabrinde uykuda olur. Birinci sur da uyanır.
Bazısı kabrinde bir süre durduktan sonra ruhu cennet kuşuna biner cennete kadar uçar.
Şehitlerin ruhları yeşil kuşların kursaklarında cennet ağaçlarına asılı dururlar.
Bazısı diledikleri zaman makamlarından yükselirler. Bazısıda kıyamete kadar uçar ve çoğu gece görünür (enbiya ve evliya ruhları)
Öldükten sonra ruhlar 8e bölünüp çeşitli yerlere giderler:
1)Peygamberlerin ruhları ADN cennetine gider.
2)Alimlerin ruhu FİRDEVS cennetine gider.
3)Şehitlerin ruhları cennette uçar, sonra Arşın altındaki ALTIN KANDİLLERİNE gider.
4)Müminlerin ruhları İLLİYYİN Makamına gider.
5)Mümin çocukların ruhları cennette miskten bir dağda olurlar
6)Günahkar müminlerin ruhları havada askıda olur
7)Münafıkların ruhları kabirde bedenleri ile azabda olur
8)Kafirlerin ruhları bedenleri ile cehennemde azabda olur.
Kabirde insan için dünyada; yaptıklarından dolayı ya azab yada huzur ve istirahat vardır. Kabir bir amel sandığı dır. İnsana kabirde yarayacak şey, dünyada yaptığı salih amelleridir. Amelin iyisini yaparsa mükafatlandırılır. Kötüsünü yaparsa cezalandırılır. Kabir dünya duraklarının sonuncusu, ahiret duraklarının ilkidir. Kabir azabından kurtulan ondan sonraki zorluklardan da kurtulur. Ölümü ve sonrasını düşünerek, Allah'a iman ve itikat ederek, salih ve güzel amelde bulunanlar kurtuluşa erer. Batıl ve fasid amelle gün dolduranlar, eli boş gidenler hüsrana uğrayıp, azab göreceklerdir.
MAHŞER YERİNE GİDERKEN İNSANLARIN HALLERİ
İnsanlar kabirlerinden kalktıklarında (2.sur üfürülünce), dünyada işledikleri amellerine göre, oniki bölüğe ayrılıp, çeşitli şekil ve suretlerle mahşer yerine giderler.
1)Yüzleri aydınlık ve ışık saçarak gidenler (bunlar mümin kullar olup, Allah'ın emri ve Resulullah'ın sünnetlerine tabi olarak dünya hayatını geçiren insanlardır.)
2)Karınları çok büyük olup, karınlarının içi yılan ve çiyanlarla dolu, katır şeklinde gidenler(bunlar malının zekatını vermekten sakınan ve malını hakkıyla kullanmayan insanlardır.)
3)Kol ve bacaklarından yoksun gidenler(bunlar komşularına kötülük eden, komşu hakkı gözetmeyen insanlardır.)
4)Boğazları kesik vaziyette giderler(bunlar yalan yere şahitlik yapan insanlardır.)
5)Ağızlarından kan akarak giderler(bunlar alış verişte yalan konuşan ve yalan yere yemin eden insanlardır)
6)Domuz gibi giderler(bunlar namaz kılmayan insanlardır)
7)Karınları ateşle dolu, gözleri kanlı ve yüzleri siyah olarak giderler(bunlar haksız yere yetim malı yiyen insanlardır.)
8)Cüzzamlı ve ağırşak vaziyette gidenler(bunlar ana babasına isyan eden, kötü davranan insanlardır)
9)Gözleri kör,dişleri ağızlarından dışarı fırlamış,dudakları göğüslerine kadar sarkık, dilleri uyluk kemiklerine kadar uzamış olarak giderler(bunlar içki içen insanlardır)
10)Başlarını ayaklarına kadar indirerek iki büklüm giderler(bunlar zina yapan insanlardır)
11)Her tarafları şiş,pis kokular saçarak giderler(bunlar gizlice her kötülüğü yapan insanlardır)
12)Dilsiz ve ağızlarından salyalar akarak giderler(bunlar şahidlik etmekten sakınan insanlardır)
Bir rivayete görede:
Mahşer yerinde insanlar hesabı beklerken dünyadaki amelleri onlara azab verir.
Zekat vermeyenlerin malları ağır ve gayet büyük olarak boyunlarına yüklenir ve bu vaziyette haşr olunmayı beklerler.( Para ve ziynet zekatını vermiyenlere dehşetli bir yılan yüklenir, ekin zekatını vermiyenin boynuna ekini, deve,sığır ve koyun zekatını vermiyenlerin boynuna o hayvanlar yüklenir.)
Zina yapan ve açık saçık dolaşanların avret yerleri büyür, pis kokulu irinler akar şekilde hesabı beklerler.
Faiz ve rüşvet yiyenlerin karınları taşıyamıyacakları derecede büyümüş olarak hesabı (haşr olunmayı) beklerler.
Dünyada livata (cinsel sapıklık) yapanlar ağaç dallarına asılı vaziyette hesabı beklerler.
Yalan söyleyen ve iftira edenler çirkin bir halde, dilleri göğüslerine kadar sarkmış olarak hesabı beklerler.
Ayrıca hesabı beklerken insanlar günahına göre ter içinde olurlar. Kimi ayaklarına kadar, kimi boğazına kadar, kimi omuzuna kadar ter içinde olur. Kimide dünyadaki gibi hafif teri olur.
Bunların arasında bazı insanlarda soğuk ve saf sular içer. Bunlar dünyada çocuklarını küçük yaşta kaybeden mümin ana babalardır.
Bazı insanlarda vardırki onlar gölgede, minberleri üzere oturmuş vaziyette bulunurlar.(bunlarda alim ve evliya insanlarla, günahlarına tövbekar olup, günahsız mümin insanlardır)